31 Ocak 2014 Cuma

Kazakistan'nın Bağımsızlığını İlanı

1986 Aralık'ında Nazarbayev, Kazakistan'ın bağımsızlığını kazanmasının başlangıcıdır.

Aralık olayları Kazakların mili birliğinin ne kadar yükseldiğini gösterir. Gençler kendi halkları adına milli gruru hissinin ezilmeyeceğini gösterdi.

Bu düşüncenin ilk filizi milliyetçilik göstergesi olarak gözürünp Sovyet sistemi tarafından bastırılmaya çalışıldı. Daha sonra bu aşırı milletiçilik damgasının kaldırılması için Gorbaçov'un da içinde olduğu bir çok kişiye defalarca anlatılmak zorunda kalınıldı.

İkna olan Komünist partisi kendi kararını iptal etmek zorunda kaldı. Sovyet hakimiyeti geçmiş ,yerine üniter bir devlet çıkmıştı.

Nisan 1990'da SSCB Yüksek Kurulu birlik içindeki Cumhuriyetlerin ayrılma sorununun çözüm düzeni kanununu kabul etti.

Ancak Baltık cumhuriyetlerinin ardından Gürcistan da bağımsızlığını ilan etti.

Ekim 1990'da Yüksek Kurul, Kazak SSC'nin Devlet Egemenliği Bildirisini kabul etti.

8 Aralık 1991'de Beyaz Rusya'da BDT kurulmuş ve 21 Aralıkta Almatı Bildirisi ile SSCB varlığı fesh etti.


Bağımsızlık Yolunda Kazakistan

Modern Kazak devletinde en büyük katkıyı Din Muhammed Kunayev yapmıştır. Çünkü Kazakları ülke idaresine ve komünist partiye katılımını en çok o sağlamıştır.

Böylece Kazak kökenliler devlet yönetiminde yükselme fırsatı bulmuştur. Bu isimlerden biri de Nursultan Nazarbayev'dir.

1984'te Merkez Komitesi Sekreteri olmuştur. Ve başarılı icraatleri ile BAkanlar Kurulu Başkanlığın'a Getrilmiştir. 1989'da ise Kazak Komünist Partisi Başkanlığına getirildi.

Gorbaçov döneminde fikir ve işbirliği yapmış ve Kazakistan haklarını savunmuştur. Kazakistan'ın Moskova'dan değil ALmatı'dan yönetilmesini dile getirmiştir.

Cumhuriyetlerin enerji ve ham madde kaynaklarını dünyaya uygun fiyatlara verilmesini açıkladığında ise diğer Türk kökenli Cumhuriyetlerin de desteğini almış, Gorbaçov'un saygısını kazanmıştır.

Rusya'da Gorbaçov ve Yeltsin'in ardından üçüncü lider olarak görülmüştür.

1989'da Kazakça'nın resmi dil olarak ilanını açıklamıştır.

Sovyetlerin Dağılma Süreci

1990'ların başında SSCB dağıldı ve BDT kuruldu. Bu dönem siyasi ve sosyo-ekonomik çalkantılarla geçti. Ve üye devletlerin her biri bağımsızlık ve devlet egemenliği konuları öne çıktı. 

Stailn totalitarizimi döneminde bu halkaların milli düşüncesi zarar görmüş hatta yok edilmeye çalışıldığından, siyasi ve ulusal kimliklere ulaşma yolundaki problemler normal bir durumdur.

Sovyetlerin İslamiyeti Yok Etme Çalışmaları

Sovyet idaresinde Kazaklar dini hüviyetlerini kullanma fırsatı bulamadılar.

Çarlık döneminde Kazaklar Ruslaştırılmak ve Hıristiyanlaştırılmak istedi.

Nikolay İlminski'nin planı Kazak okullarında Rusça, İslamiyet yerine de Hıristiyanlık öğretilmeye başlanmıştı.

Bolşevik döneimndek sonra ise kominim İslam aleytarı propaganlarda bulundu. Camiler kapatıldı, ateismin yayılması için dersler verilmiş konferanslar düzenlenmiştir.

İkinci Dünya Savaşı'nda Kazakistan

Sovyetlerdeki her milletin yaptığı gibi Kazaklar da kendi paylarına düşen maddi ve manevi ızdırabı yaşamıştır.

1943-1944'te Sovyet maden yatakları Almak işgalinde kaldığındna Sovyetler Kazak madenlerini kullanmışlardır. Özellikle kömür, demir ve alüminyum madenlerinde büyük çıkarmalar yapıldı.

450 bin Kazak silah altına alındı. Bir o kadarı da geri hizmette görevlendirildi.

Kolhozlardaki işleri yürütecek yeterli eleman kalmadığından 10-15 yaşındaki çocuk ve kadınları çaışmaya zorladı. Bunlara bir müddet sonra Alman işgalinden kaçan aileler de katıldı. Bunların bir kısmı halen Kazakistan'dadır.

Askere alınanların önemli kısmı geri dönmeyince nüfus dengesizliği artmıştır.

Kazakistan'da çok sayıda savaş amaçlı fabrika kurulmuştur.

Savaş sonrası komünist partinin başına Kazak getirilerek sempatik gözükmek istendi. Bu kişi Z. Şayahmetovdu ve 5 yıl partinin başında kaldı.

1920-1938 Arası Açlık ve Zulüm Dönemi

1916 ayaklanması, Bolşevik ihtilali ve iç savaşı gibi gelişmeler Kazaklar için felaket oldu.

Bolşevikler Kazak bozkurlarında talan ve gasp yapmaları neticesinde halk açlıkla karşı karşıya kaldı.

1920-1921'de kışın uzması da etkiledi. Ancak sovyetler hiç bir yardımda bulunmadı.

Aç kalan halk çaresizce açlıklan öldü.

Turar Rıskulov önerdiğinde Kazaklar Rus göçmenlerin ger idönmesini istediler ama Lenin ve Türkkomisiya bunu reddetti.

Dolayısıyla Kazaklara verimsiz topraklar kaldı, bunun üzerine Kazaklar hayvancılıkla uğraştılar.

Stalin döneminde 1925'te baskı dönemi Goloşçekin ile başladı. Köylüler sovyetleştirilmeye başlandı. Ancak başarılı olamadı.

1929'da Kazakistan'da göçeelerin yerleşik düzene geçirilmesi kararı alındı. Malları zorla elinde alınarak kolhozlara yani çiftliklere toplanan halk, gereksinimlerininn karşılanmadığını belirtmişlerdi.

1930'da alınan karara göre 1933'e kadar ülke kademe kaademe kollekleştirilmiş olacaktı.

1930'da halkın %42'isi zorla kollektif kamplara toplanmıştı. Hayvanlar otlak ve yem yokluğundan telef olmuştu.

1930-1931'de Kazak bayları gerici olarak nitelendirildi, sürüldü ya da yok edildi. Mallarına ve hayanlarına el konuldu.

1932'de halkın %72'si kolhızlara yerleştirilmişti. Bu politika nedeniyle yolsuzluklar yaşanıyordu ayaklanmalar başlamıştı. Halkın bir kısmı Özbekistan, Türkmenistana, büyük kısmı da Doğu Türkistan, İran ve Afganistan'a kaçmıştı.

1933'da halk açlıktan ve hastalıktan kıırlıyordu. Bu dönemde halkın üçte ikisi kaybedildi. Bu yüzden Kazaklar ülkede azınlık konumuna düştü.

1992'de alınan kararla 31 Mayıs ulusal yas günü olarak ilan edilmitşir.

Tasfiye Dönemi

Komünistler bu kargaşa ortamı için sorumlu arıyordu. Önce aşırıya kaçan memurları sorumlu tuttular. Ancak bu yaşananları açıklamaya yeterli gelmediği için suçu Alaş-Ordacılara attılar. Özellikle de Ahmet Baytursun sorumlu tutuldu.

Kolhozlara karşı duran avıllar direniş merkezleri olarak nitelendirilip, gizli örgütler aranmaya başlandı. Alaş-Ordacılar hain ilan edildi.

1937'te Kazakistan'ın tam cumhuriyet olmasından sonra ilk kongrede Alaş-Orda'nın siyasal varlığı sona erdilidi. 

Böylece Stalin'in baskı ve cezalandırma dönemi başlamış oldu.

Bu dönemde ileri gelen Kazak aydınları, siyasatçileri gazetecileri kitleler halinde tutuklanıp halk düşmanı ilan edilerek yok edildiler.

Bunlar arasında Alihan Bökeyhan, Ahmet Baytursun, Magcan Cumabay, SAken Said Vakkas Seyfullah, Turar Rıskılov gibi isimler de var.

Bu dönemde 100 bin ileri gelen kazak tutulanıp 25 bini kurşuna dizilmiş,i ger kalanları da toplama kamplarında hayatlarını kaybetmiştir. Bunun üzerine Sovyetler, Kazakistan'a tam anlamıyla egemen olmuştur.

2. Dünya savaşı yıllarındaki gelişmeler bu dikta rejimini ortaya koyan ibretlik durumdur.

Kazakistan'da Sovyet İdaresi

1924'te Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Kuruldu.

Reformlar yapılmış ama başarılı olmamıştır.

19 yeni eyalete bölünen ülkenin başkenti Kızılorda'dan Almaata'ya gelmiştir.

1929-1933 arasında Kazakların zorla yerleşik hayata geçirilmeleri sebebiyle çıkan kıtlıkta Kazak nüfusunun yarısı kaybedilmiştir.

1937'de aydın Kazaklar idam edilmiştir.

II. Dünya savaşında pek çok Kazak hayatını kaybetmiştir.

1970'lerden itibaren Kazaklar, Komünist Partisinde yer alıp söz sahibi olmuştur.

Aralık 1986 olayları Kazakistan'ın bağımsızlığı yönünde dönüm noktasıdır.

Türklerin Sovyet Cumhuriyetlerine Bölümnmesi ve Sovyet Rejimi Altında Milli Mukavemetin Devamı

Kazaklar komünist rejimde yeni bir mücadele başlatmıştır. Bu hareketin öncüleri Kazaklardan Turar Rıskulov ile Özbeklerden Münevver Kari idi. Sultan Galiyev ise Moskova'da idi.

Kazak, Tatar, Özbek ve Türkmen komünist partilerin çalışan Türkler sovyetlerin her türlü entrikalarına rağmen milli menaafetlerini korumak için direnmişlerdir.

Bu halkların Türkistan yada Turan birliği kurmak gayretleri sovyetlerin entrikaları ile önce duraklamış sonra da tartışmalara dönmüştür.

Moskova, Türk boyları arasındaki eski anlaşmazlıkları körüklemeye çalışmıştır. Bu gayretler sonunda Türk birliği hedefi bozulmuş ve Kazak, Özbek, Türkmen, Kırgız, Karakalpak ve Tacik Komünist Partileri ayrı ayrı cumhuriyetler halinde yaşamak istediklerini Moskova'ya bildirmişlerdir.

Bu müracaatlar sonrasında Rus Komünist Partisi 12 Haziran 1924'te Türkistan'daki Komünist Partilerin taleplerini kabul ettiğini ayrı ayrı cumhuriyetler kurulacağını ilan etmiştir.

Alaş-Orda hükümeti ile merkezi hükümet arasındaki görüşmeler sonrası kurulan Kırgız Kazak İhtilal Komitesi Kirrevkom, Kazakistan'daki yönetim organı idi. Kirrevkom'un beş kazak, beş rus ya da gayri türk üyesi olmak üzere 10 üyesi vardı.

Komünistler Alaş-Orda yönetimi üyelerinin, Kazak zenginlerini ve eski köy ileri gelenlerinin seçmen listelerinden çıkarılması istedi. Ahmet Baytursun bunu şiddetle protesto etti. Ve bu gruplara seçim hakkını garanti eden önergeyi kabul ettirdi. Kirrevkom'un başkanı Pestkowski, bazı değişiklikler yaptı ve bu grupların siyasal haklarını kaldıran bir karar aldı. 1 Ocak 1919'daki yerel komünist konferansında iki taraf arasındaki savaş ortaya çıktı.

Baytursun ve Rus sosyal demokratı Sedelnikov, 1920'nin mart sonuna doğru Moskova'daki RKP'nin merkez komitesine başvurdular. Kazakistan, Başkurdistan ve Ortak Asya PArti örgülteri için ortak bir platform önerdiler. Kazak, BAşkurt ve Türkistan otonom cumhuriyetlerinin halklarının kendi kaderlerini kendilerinin taini için garanti istediler. Bunun yanında endüstriyel ve tarımsal politikalarla, gıda işlerinden ve halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan sorumlu ekonomik kurulların kurulmasının gerekli olduğu talebini sundular.

Muhalefet güç kaybediyordu. Kazak halkının geleceğini düşünen Alaş-Orda liderleri daha dikkatli davranmaya başladılar. 

Kongre merkez komiteyi ve Halk Komiserleri şurasını seçerek Kırgız Otonom Cumhuriyeti Emekçilerinin Hakları Deklerasyonu altında bildiri yayınladı. Bu belge ile otonom üye olarak serbest ve müşterek olarak aileye girdiğini teyit ediyordu.

Kazak halklarının en önemli sorunlarından biri olan sömürgeleştirme sorunu kuramsal olarak halledilmişti.

Kazakistan'a rus köylü göçü yasaklanmıştı.

1925'te Orenburg'daki başken Akmeşit(Kızılorda)'ya taşınarak Orenburg ruslara verildi. Yeni başkentte yapılan ilk kongrede rusların hatası nedeniyle Kırgız cumhuriyeti olarak isimledirilen ülkenin adı Kazak Cumhuriyeti, Akmeşit'in adı da Kızılorda olarak değiştirildi.

1929'da başkent Alma-Ata oldu.

Dış İlişkiler

Sadece Orta Asya'da değil Avrasya'da önemli bir ülkedir.

21. yy'da Kazak Bozkır Diplomasisi frak giydi.

Birçok ülkede büyükelçilik ve konososluklar açıldı. 70'ten fazla devlet temsilcisi itimatnamelerini sundu.

Yüksek düzeydeki ziyaretler ilişkileri güçlendirdi.

Bağımsızlık ve egemenlik sonrası devlet sistemini kurma hedefi vardı. Bunun bir kolu da eksiksiz bir dış siyaste idaresi oluşturma idi.

2 Mart 1992'de BM üyesi olundu.  AGIT ve İslam Konferansı Örgütü'ne de üyedir.

Türkiye ile ortak fabrika ve üniversiteler kuruldu.

Türk şirketleri Almatı ve Astana'daki inşaatları yaptılar.

Türk ilim adamları da Kazakistan'la ilmi çalışmalar sürdürdüler.

Kazakistan'da Türk kanalları sürekli yayınlanmaya başladı.

Türkiye haricinde Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti ve Romanya ile de ilişkiler gelişti.

ABD, ülkenin kültür ve eğitim alanına büyük destek sağladı.

Bolaşak(Gelecek) programı ile yüksek okul öğrencileri ABD, Fransa ve Almanya'da eğitim imkanına kavuştu.

Ülke Kaynakları

Dünyadaki krom maden rezervinin yarısından fazlası Kazakistan'dadır.

Volfram üretiminde birinci, fosfor'da ikinci, manganez'de üçüncü, kurşun ve molibden'de dört, demir rezervinde ise sekizinci ülkedir.

2700'den fazla fabrika vardır. 812 bin işçi ile çalışanların üçte biri fabrikalarda çalışır.

Önde gelen sanayi dalları arasında demir-çelik ve demir dışı metaller sanayii vardır.


Ekonomik Reformlar

Zengin kaynaklara sahip Kazakistan, Sovyetler Birliği döneminde bu kaynaklardan yararlanamıyordu.

Yapılan ekonomik reformlarla serbest piyasa ekonomisine geçildi.

Petrol gibi hammade kaynaklarının pazarlamanması ekonomide gelişmelere sebep oldu.

Eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında en hızlı gelişme.

Ekonomik reformlarla ilgil kararlılık da gelişmede etken.

Egemenlik yıllarında ekonomik durum, ülkede gerçekleştirilen ve yürürlüğe giren reformlarla belirlenmekte.

Reformlar derin krizlerden sonra yapıldı.

10 yıllık gelişimi, geniş ve köklü sosyo-ekonomik sistemin düzenlenmesiyle oldu.

70-80lerde ekonomik mekanizmanın gelişmesi, emir dağırım sisteminin zayıflaştırılması ve üretici haklarının genişletilmesi, pazar ekonomisine geçişin ilk ayağı netice vermedi.

90'larda ekonomik durum, ekonominin kurması, bağlantıların bozulması, para sisteminin çöküşü, boş vitrinler kupon sistemi ile tasvir edilir.

Birinci reform aşamsı liberalleştirdi, pazar ilişkileri kanuni ve temel kurumlaşmaların yapılanmasına yönelikti.

Özelleştirme, vergilendirme, pazar altyapılarının gelişmes, ödeme gücü olmayan şriketlerin iflası gibi alanlarda normatif huku temeli faal biçimde kuruldu.

1993'te milli para biriminin yürürliüe girmesi ile kendi makroekonomik siyasetin oluşturuması 2. ekonomik reform safhasını başlattı.

Bu dönem vergilendirme, bütçe, dış ekonomi faaliyetler, yabancı sermaye gibi konulardaki normatif hukuun kurulmasıyla nitelendirilir.

Sert anti enflasyonist siyaset ile tengenin istikrarı korundu. Sanayinin bir kısmının ihracata yönlendirilmesi esas alındı.

Siyasal Partiler

SSCB 1991'de dağılırken Kazakistan batı stili bir demokrasiye geçmeye aday ülkelerdendi.

Nazarbayev, kendisini salt ekonomik reformların radikal bir savunucusu olarak tanımlamasına karşın, Kazakistan'ın bağımsızlığını ilan etmesinden epey zaman önce siyasal grupların geniş bir yelpazesine izin vermişti.

Kazakistan hükümeti, sadece aşırı milliyetçi konumda olan partilerin ve siyasal grupların faaliyetlerini sınırlamış ya da yasaklamıştı.

Kazak milliyetçisi küçük "Alaş" partisi ile Slav nüfusun çoğunlukta olduğu kuzey bölgelerindkei şövenist Rus-Kozak(Kazaçi) ögrgütleri en çok denetime maruz kalan gruplardır.

Alaş Partisi, Kazakistan'daki Rusların ülkeden çıkarılmasını isterken, Rus-Kozaklar ise Kuzey bölgelerin Rusya'ya ilhakı konularını talep etmiştir.

Kazakistan hükümeti etknik düşmanlığı körükleyebilecek gruplar üzerindeki denetimini ülkenin bağımsızlığının ardından da sürdürmüştür.

Etnik bir temele dayalı partileri 70 yıllık Sovye diktatörlüğü yüzünden ülkede yerleşik bir demokratik geleneğin oluşmamasına sebep gören hükümet, kitle partilerinin kurulmasına önem vermiştir.

Nazarbayev, Sosyalist Parti, HAlk Kongresi PArtisi ve Halkın Birliği Partilerinin kurulmasına öncülük etmiştir.

Ayrıca Kazakistan'nın bağımsızlığını tanımayıp Sovyetler Birliği'ni savunan yeni Komünist Partisi de uzun süre izin alamamıştır.

Siyasal partiler sayıca fazla olmalarına rağmen ülke yönetiminde söz sahibi değildirler.

Partileri temel meselelere yaklaşım bakımından milliyetçi, sosyalist, komünist ve liberal partiler şeklinde sınıflandırmak mümkündür.

Kazakistan'da Yargı


  • Yargı, Anayasa kurulu tarafından belirlenmek ve siyasi gelişmelere karışmamamktadır.
  • Anayasa kurulu 6 yıllık üyelik süresi olan 7 üyeden oluşur.
  • Eski devlet başkanları Anayasa kurulu'nun daimi üyeleridir.
  • Yargı organlarının denetmenmesi için Kazakistan Devlet Başkanı tarafından yürütülen Kazakistan Cumhuriyeti Yüksek Kurulu kurulmuştur.
  • Kazakistan yüksek mahkemesi ve genel mahkemeler Cumhuriyetin mahkeme sistemini oluştrurur.
  • Anayasa, yasalar, diğer hukuki ve düzenleyici belgeler, her türlü anlaşmazlıklar ve davalar yargı kapsamındadır.
  • Yüksek mahkeme başkanı, baro başkanları ve kazakistan yüksek mahkemesi yargıçarı devlet başkanının Cumhuriyet yüksek hakim kurulu tavsiyelerine göre önerdiği kişiler arasından senato tarafından seçilir.
  • Vilayet mahkemeleri ve bunalrla aynı statüdeki mahkemelerin başkanları Yüksek Hakim Kurulunun tavsiyelerine göre Devlet başkanı tarafından atanır.

Kazakistan'da Yürütme


  • Kazakistan'da yürütme sistemini hükümet düzenler
  • Hükümet devlet başkanı tarafından anayasanın öngördüğü şekilde kurlur.
  • Başbakan ve hükümet üyelerini doğrudan cumhurbaşkanı atar.
  • Ancak başbakan, başbakan yardımcısı, dışişleri bakanı, içişleri, savunma, maliye bakanları ile MGK başkanı için parlamento onayı gerekli.
  • Yönetim fiilen cumhurbaşkanındadır.
  • Başbakan ekonomik teknik konuda cumhurbaşkanına yardımcı niteliktedir.

Kazakistan'da Yasama


  • Parlamenter sistem senato ve meclis olarak ikiye ayrılır.
  • Meclis'te 77 üye vardır
  • Eski anayasaya göre 4 yıllık görev süresi, Meclis için 5 yıla, senato için ise 6 yıla çıkmıştır.
  • Senato, her eyalet ve eski başkent Almatı'dan yerel temsili organlar tarafından seçilen ikişer senatör ile oluşur.
  • 7 senatör, Cumhurbaşkanı tarafından atanır.
  • Millet meclisi ülkenin idari bölgesel bölünmesine uygun olarak 67 üyeden oluşur. 19 Eylül 2004'teki son değişiklikle bu sayı 77 olmuştur.

Bağımsız Kazakistan Devleti - 1995 Anayasası

Anayasanın getirdiği yenilikler

  1. Kazakistan'ın dünyaya entegrasyonu yolunda önemli adımlar
  2. Çağdaş demokratik hukuk devleti yolunda adımlar
  3. Hukuksal reformlar başarılı olmuş, Kazakistan dünya çapındaki prestijini arttırmıştır.
Anayasa Hakkında:
  • 28 Ocak 1993'te hukuk devletinin ilk adımı olarak anayasa kabul edilmiştir. Tüm yurttaşların yasa önünde eşit olduğunu belirtti.
  • Kazakistan'ın üniter bir devlet olduğu ilan edildi
  • Toprak Bütünlüğünün korunacağı vurgulandı
  • Devlet yönetiminde kuvvetler ayrılığı ilkesi esas alındı
  • Yasama, yürütme ve yargı ayrıdır. Egemenlik kazakistan halkına aittir.
  • 1993'teki bu ilkeler 1995'teki yeni anayasada daha da pekiştirilmiştir.
  • 30 Ağustos 1995'te %89 oyla kabul edilmiştir.
  • Senato ve meclisten oluşan iki kanatlı devlet yapısı ve güçlü bir başkanlık sistemi kurulmuştur.
  • Cumhurbaşkanının parlamentoyu fesih ve bir yıla kadar yasama görevini üstlenme yetkisi vardır.
  • Kazak vatandaşlarına çift vatandaşlık yasaktır. 
  • Özel mülkiyet, örgütlenme hakları vardır.
  • Yeraltı kaynakları devlete aittir. 
  • Kazakça'nın devlet dili olması, Rusça'nın da merkezi ve yerel organlarda Kazakça ile birlikte kullanılması kabul edilmiştir. Ancak kazakça'nın önceliği vardır.
  • Cuımhurbaşkanı'nın Kazakça'ya hakim olması şartı vardır. 
  • Cumhurbaşkanı ile hükümetten ayrılmış ve üç gücün arasındaki ihtilaflarda çözüm sağlayıcı olarak görevlendirilmiştir.

15 Ocak 2014 Çarşamba

Kazak Tarihi

Bunun yanında Hunlar zamanından itibaren Kazakistan toprakları çok sayıda Türk boyuna yurtluk yapmıştır. Söz konusu büyük devletlerin merkezleri Moğolistan topraklarında bulunuyordu. Ancak bu devletleri oluşturan halk tabakasının çoğunluğu Kazakistan coğrafyasında yaşıyordu. Bunlar arasında Ting-ling'ler, Karluklar, Türgişler, Oğuzlar, Kıpçaklar gibi çok sayıda boy adını saymak mümkündür. Ayrıca ilerleyen süreçte Güney Kazakistan sahasına İslâmiyeti kabul eden Karahanlı Devleti de hakim olmuştur.

Daha sonra doğudan gelen Karahıtaylar bölgede kendilerini gösterirken, kuzey batı Kazakistan sahasına da Kıpçaklar hakim olmuştur. Önemli noktalardan birisi de şudur ki; Kıpçaklar daha sonra Kazak halkının büyük çoğunluğunu teşkil edecektir. Bu arada doğudan yükselen Moğollar, Cengiz Han liderliğinde bütün Asya'yı işgal edeceklerdir. Cengiz Han’ın ölümüyle oğulları arasında paylaşılan İmparatorlukta Kazakistan topraklarının büyük kısmı Altın Orda Hanlığına, güney doğusu ise Çağatay Hanlığına miras kalmıştır. Doğusu ise Ögedey Kağan'a bağlanmıştır.

Kazakların oluşumu Altın Orda Hanlığının doğu kanadı ile bağlantılıdır. Şeybani neslinden gelen Özbeklerden ayrılan Canıbek ve Kerey hanlar etrafında toplanan kabileler(uruklar) Kazakları meydana getirmiştir, (XV.yy’lın 2.yarısı=1450’li yıllar ve sonrası). 1520 yılına kadar Kazak birliğine Altay Dağlarından İtil(Volga) Irmağına kadar geniş sahada yaşayan bütün boylar katılmışlardır.

XVI. Asır Kazak Hanlığı için altın asırdır ifadesi kullanılsa yanlış olmaz. XVII.asırdan itibaren ise Kazaklar için sıkıntılar baş göstermiştir. Şöyle ki; Oyrat (Kalmuk/Cungar) baskınları ve Kazaklar arasında birliğin bir türlü sağlanamaması Kazak Hanlığının zayıflamasına hatta dağılmasına yol açmıştır. 1734 yılından itibaren önce Küçük Cüz sonra Orta ve Ulu Cüz Kazakları Ruslara bağlanmışlardır. Bu dönemden itibaren Kazaklar üzerinde Rus baskısı giderek arttı ve Kazakistan'ın tamamının Ruslar tarafından işgali 1855 yılında tamamlandı.

Rus işgalinden sonra birçok Rus göçmeni Kazak topraklarına yerleştirilmiştir. Aynı zamanda Ruslar Kazakları din ve kültür yoluyla Hıristiyanlaştırma ve Ruslaştırma politikası gütmüşlerdir. Ancak Rusların Kazaklar üzerindeki bu asimilasyon politikaları başarıya ulaşmamıştır. Aksine birçok Kazak aydını arasında bağımsızlık fikrinin doğmasına da etki etmiştir. XX.yüzyıl (1900’lü yıllar) başlarında Kazak aydınları arasındaki bağımsızlık fikirleri had safhaya ulaşmıştır. Kazak aydınları, Rus baskısına direnme ve kendi bağımsızlıkları yolunda önemli adımlar atmışlar ve Alaş Orda hareketi de bunun öncülüğünü yapmıştır.

Rusya’da 1917 yılındaki Bolşevik devriminden sonra Kazak toplulukları üzerinde Bolşeviklerin hakimiyeti başladı. Böylece 1924 yılında Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti =Kazakhstan Soviet Socialist Republic (KSSC=KSSR) kuruldu. 1929-1933 yılları arasında komünist rejim baskıları neticesinde Kazaklar yerleşik hayata geçmeye zorlanmışlardır. Bunun sonucunda Kazaklar arasında kıtlık meydana gelmiş ve Kazakların yarısı açlıktan ölmüştür. Ardından bağımsızlık fikirleriyle Kazaklar üzerinde hatırı sayılır etkileri olan Kazak Aydınları 1937 yılı dolaylarında Ruslar tarafından kıyıma maruz kalmışlardır.

1939-1945 yılları arasında Alman diktatörü Adolf Hitler tarafından ateşlenen II.Dünya Savaşı esnasında Almanların Sovyetler üzerine saldırıları neticesinde Ruslar (Özellikle Rus Devlet Başkanı Joseph Stalin) tarafından cepheye sürülen çok sayıda Kazak savaş esnasında ölmüştür. Savaştan sonra Bakir Topraklar Projesi kapsamında yeniden Rus ve diğer topluluklardan nüfus getirilerek Kazakistan'a yerleştirildi. 1970’li yıllardan itibaren Kazak kökenli yöneticiler Komünist Partisi’ne girmeye başlayınca Kazakların devlet yönetimindeki ağırlıkları artmıştır.

Aralık 1986 olaylarının adeta bir dönüm noktası olduğu Kazakistan'ın yakın tarihinde, 1989 yılından itibaren başlayan olaylar dizisinde bağımsızlık ilan edildi ve Nursultan Nazarbayev ilk cumhurbaşkanı oldu. Sahip olduğu yer altı ve yer üstü kaynaklar bakımından çok zengin bir ülke olan Kazakistan'ın önemi gün geçtikçe artmaktadır.


Kazakistan Tarihinin Önemi

Kazakistan, günümüzde gerek Avrasya, gerekse Dünya ülkeler platformunda hızla yükselen öneme sahiptir. Çok geniş topraklara sahip olan Kazakistan Cumhuriyeti ayrıca zengin yeraltı ve yer üstü kaynaklara sahiptir. Bu özelliğinden dolayı Kazakistan dünya uluslar arası ilişkilerinde adından sıkça söz ettirmektedir.

Kazakların ve Kazakistan'ın tarihini tanımak öğrenmek bir bakıma Türk tarihinin kilidini açmak gibidir. Çünkü istisnasız bütün Türk toplulukları ya da bir başka ifade ile Türk Dünyasını meydana getiren bütün halklar Kazakistan toprakları ile bağlantılıdır. Bu durum hem etnik açıdan, hem de tarihi açıdan gerçekleşmiştir. 2.717.000 km2’lik Kazakistan coğrafyası bir çok Türk boyuna tarihin ilk devirlerinden itibaren yurtluk görevi yapmıştır. Kazak Türklerinin yaşadığı ülke anlamına gelen Kazakistan, Orta Asya Türklerinin yaşadığı geniş bozkırları ile eski Türk anayurdu Altaylara kadar uzanan alanı içine alan bir Türk Cumhuriyeti’dir.

Kazakistan'ın Tarih Sahnesine Çıkışı

Geniş Kazakistan bozkırlarında ilk tarih sahnesine çıkan Sakalar(İskitler) olarak görünse de arkeolojik ve antropolojik eserler Kazakistan tarihini daha gerilere; M.Ö.3000'lere kadar götürmektedir. Tarihin şafağında ortaya çıkan kültür bölgeleri Kazakistan topraklarında sırları açığa vurmaktadır. Sakalar'dan sonra Büyük Hun İmparatorluğu, Wu-sun'lar, Akhunlar, Gök-Türkler ve Uygurlar, Kazakistan topraklarında İslâm öncesi dönemde kurulan büyük devletlerdir.