31 Ocak 2014 Cuma

Kazakistan'nın Bağımsızlığını İlanı

1986 Aralık'ında Nazarbayev, Kazakistan'ın bağımsızlığını kazanmasının başlangıcıdır.

Aralık olayları Kazakların mili birliğinin ne kadar yükseldiğini gösterir. Gençler kendi halkları adına milli gruru hissinin ezilmeyeceğini gösterdi.

Bu düşüncenin ilk filizi milliyetçilik göstergesi olarak gözürünp Sovyet sistemi tarafından bastırılmaya çalışıldı. Daha sonra bu aşırı milletiçilik damgasının kaldırılması için Gorbaçov'un da içinde olduğu bir çok kişiye defalarca anlatılmak zorunda kalınıldı.

İkna olan Komünist partisi kendi kararını iptal etmek zorunda kaldı. Sovyet hakimiyeti geçmiş ,yerine üniter bir devlet çıkmıştı.

Nisan 1990'da SSCB Yüksek Kurulu birlik içindeki Cumhuriyetlerin ayrılma sorununun çözüm düzeni kanununu kabul etti.

Ancak Baltık cumhuriyetlerinin ardından Gürcistan da bağımsızlığını ilan etti.

Ekim 1990'da Yüksek Kurul, Kazak SSC'nin Devlet Egemenliği Bildirisini kabul etti.

8 Aralık 1991'de Beyaz Rusya'da BDT kurulmuş ve 21 Aralıkta Almatı Bildirisi ile SSCB varlığı fesh etti.


Bağımsızlık Yolunda Kazakistan

Modern Kazak devletinde en büyük katkıyı Din Muhammed Kunayev yapmıştır. Çünkü Kazakları ülke idaresine ve komünist partiye katılımını en çok o sağlamıştır.

Böylece Kazak kökenliler devlet yönetiminde yükselme fırsatı bulmuştur. Bu isimlerden biri de Nursultan Nazarbayev'dir.

1984'te Merkez Komitesi Sekreteri olmuştur. Ve başarılı icraatleri ile BAkanlar Kurulu Başkanlığın'a Getrilmiştir. 1989'da ise Kazak Komünist Partisi Başkanlığına getirildi.

Gorbaçov döneminde fikir ve işbirliği yapmış ve Kazakistan haklarını savunmuştur. Kazakistan'ın Moskova'dan değil ALmatı'dan yönetilmesini dile getirmiştir.

Cumhuriyetlerin enerji ve ham madde kaynaklarını dünyaya uygun fiyatlara verilmesini açıkladığında ise diğer Türk kökenli Cumhuriyetlerin de desteğini almış, Gorbaçov'un saygısını kazanmıştır.

Rusya'da Gorbaçov ve Yeltsin'in ardından üçüncü lider olarak görülmüştür.

1989'da Kazakça'nın resmi dil olarak ilanını açıklamıştır.

Sovyetlerin Dağılma Süreci

1990'ların başında SSCB dağıldı ve BDT kuruldu. Bu dönem siyasi ve sosyo-ekonomik çalkantılarla geçti. Ve üye devletlerin her biri bağımsızlık ve devlet egemenliği konuları öne çıktı. 

Stailn totalitarizimi döneminde bu halkaların milli düşüncesi zarar görmüş hatta yok edilmeye çalışıldığından, siyasi ve ulusal kimliklere ulaşma yolundaki problemler normal bir durumdur.

Sovyetlerin İslamiyeti Yok Etme Çalışmaları

Sovyet idaresinde Kazaklar dini hüviyetlerini kullanma fırsatı bulamadılar.

Çarlık döneminde Kazaklar Ruslaştırılmak ve Hıristiyanlaştırılmak istedi.

Nikolay İlminski'nin planı Kazak okullarında Rusça, İslamiyet yerine de Hıristiyanlık öğretilmeye başlanmıştı.

Bolşevik döneimndek sonra ise kominim İslam aleytarı propaganlarda bulundu. Camiler kapatıldı, ateismin yayılması için dersler verilmiş konferanslar düzenlenmiştir.

İkinci Dünya Savaşı'nda Kazakistan

Sovyetlerdeki her milletin yaptığı gibi Kazaklar da kendi paylarına düşen maddi ve manevi ızdırabı yaşamıştır.

1943-1944'te Sovyet maden yatakları Almak işgalinde kaldığındna Sovyetler Kazak madenlerini kullanmışlardır. Özellikle kömür, demir ve alüminyum madenlerinde büyük çıkarmalar yapıldı.

450 bin Kazak silah altına alındı. Bir o kadarı da geri hizmette görevlendirildi.

Kolhozlardaki işleri yürütecek yeterli eleman kalmadığından 10-15 yaşındaki çocuk ve kadınları çaışmaya zorladı. Bunlara bir müddet sonra Alman işgalinden kaçan aileler de katıldı. Bunların bir kısmı halen Kazakistan'dadır.

Askere alınanların önemli kısmı geri dönmeyince nüfus dengesizliği artmıştır.

Kazakistan'da çok sayıda savaş amaçlı fabrika kurulmuştur.

Savaş sonrası komünist partinin başına Kazak getirilerek sempatik gözükmek istendi. Bu kişi Z. Şayahmetovdu ve 5 yıl partinin başında kaldı.

1920-1938 Arası Açlık ve Zulüm Dönemi

1916 ayaklanması, Bolşevik ihtilali ve iç savaşı gibi gelişmeler Kazaklar için felaket oldu.

Bolşevikler Kazak bozkurlarında talan ve gasp yapmaları neticesinde halk açlıkla karşı karşıya kaldı.

1920-1921'de kışın uzması da etkiledi. Ancak sovyetler hiç bir yardımda bulunmadı.

Aç kalan halk çaresizce açlıklan öldü.

Turar Rıskulov önerdiğinde Kazaklar Rus göçmenlerin ger idönmesini istediler ama Lenin ve Türkkomisiya bunu reddetti.

Dolayısıyla Kazaklara verimsiz topraklar kaldı, bunun üzerine Kazaklar hayvancılıkla uğraştılar.

Stalin döneminde 1925'te baskı dönemi Goloşçekin ile başladı. Köylüler sovyetleştirilmeye başlandı. Ancak başarılı olamadı.

1929'da Kazakistan'da göçeelerin yerleşik düzene geçirilmesi kararı alındı. Malları zorla elinde alınarak kolhozlara yani çiftliklere toplanan halk, gereksinimlerininn karşılanmadığını belirtmişlerdi.

1930'da alınan karara göre 1933'e kadar ülke kademe kaademe kollekleştirilmiş olacaktı.

1930'da halkın %42'isi zorla kollektif kamplara toplanmıştı. Hayvanlar otlak ve yem yokluğundan telef olmuştu.

1930-1931'de Kazak bayları gerici olarak nitelendirildi, sürüldü ya da yok edildi. Mallarına ve hayanlarına el konuldu.

1932'de halkın %72'si kolhızlara yerleştirilmişti. Bu politika nedeniyle yolsuzluklar yaşanıyordu ayaklanmalar başlamıştı. Halkın bir kısmı Özbekistan, Türkmenistana, büyük kısmı da Doğu Türkistan, İran ve Afganistan'a kaçmıştı.

1933'da halk açlıktan ve hastalıktan kıırlıyordu. Bu dönemde halkın üçte ikisi kaybedildi. Bu yüzden Kazaklar ülkede azınlık konumuna düştü.

1992'de alınan kararla 31 Mayıs ulusal yas günü olarak ilan edilmitşir.

Tasfiye Dönemi

Komünistler bu kargaşa ortamı için sorumlu arıyordu. Önce aşırıya kaçan memurları sorumlu tuttular. Ancak bu yaşananları açıklamaya yeterli gelmediği için suçu Alaş-Ordacılara attılar. Özellikle de Ahmet Baytursun sorumlu tutuldu.

Kolhozlara karşı duran avıllar direniş merkezleri olarak nitelendirilip, gizli örgütler aranmaya başlandı. Alaş-Ordacılar hain ilan edildi.

1937'te Kazakistan'ın tam cumhuriyet olmasından sonra ilk kongrede Alaş-Orda'nın siyasal varlığı sona erdilidi. 

Böylece Stalin'in baskı ve cezalandırma dönemi başlamış oldu.

Bu dönemde ileri gelen Kazak aydınları, siyasatçileri gazetecileri kitleler halinde tutuklanıp halk düşmanı ilan edilerek yok edildiler.

Bunlar arasında Alihan Bökeyhan, Ahmet Baytursun, Magcan Cumabay, SAken Said Vakkas Seyfullah, Turar Rıskılov gibi isimler de var.

Bu dönemde 100 bin ileri gelen kazak tutulanıp 25 bini kurşuna dizilmiş,i ger kalanları da toplama kamplarında hayatlarını kaybetmiştir. Bunun üzerine Sovyetler, Kazakistan'a tam anlamıyla egemen olmuştur.

2. Dünya savaşı yıllarındaki gelişmeler bu dikta rejimini ortaya koyan ibretlik durumdur.

Kazakistan'da Sovyet İdaresi

1924'te Kazakistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Kuruldu.

Reformlar yapılmış ama başarılı olmamıştır.

19 yeni eyalete bölünen ülkenin başkenti Kızılorda'dan Almaata'ya gelmiştir.

1929-1933 arasında Kazakların zorla yerleşik hayata geçirilmeleri sebebiyle çıkan kıtlıkta Kazak nüfusunun yarısı kaybedilmiştir.

1937'de aydın Kazaklar idam edilmiştir.

II. Dünya savaşında pek çok Kazak hayatını kaybetmiştir.

1970'lerden itibaren Kazaklar, Komünist Partisinde yer alıp söz sahibi olmuştur.

Aralık 1986 olayları Kazakistan'ın bağımsızlığı yönünde dönüm noktasıdır.

Türklerin Sovyet Cumhuriyetlerine Bölümnmesi ve Sovyet Rejimi Altında Milli Mukavemetin Devamı

Kazaklar komünist rejimde yeni bir mücadele başlatmıştır. Bu hareketin öncüleri Kazaklardan Turar Rıskulov ile Özbeklerden Münevver Kari idi. Sultan Galiyev ise Moskova'da idi.

Kazak, Tatar, Özbek ve Türkmen komünist partilerin çalışan Türkler sovyetlerin her türlü entrikalarına rağmen milli menaafetlerini korumak için direnmişlerdir.

Bu halkların Türkistan yada Turan birliği kurmak gayretleri sovyetlerin entrikaları ile önce duraklamış sonra da tartışmalara dönmüştür.

Moskova, Türk boyları arasındaki eski anlaşmazlıkları körüklemeye çalışmıştır. Bu gayretler sonunda Türk birliği hedefi bozulmuş ve Kazak, Özbek, Türkmen, Kırgız, Karakalpak ve Tacik Komünist Partileri ayrı ayrı cumhuriyetler halinde yaşamak istediklerini Moskova'ya bildirmişlerdir.

Bu müracaatlar sonrasında Rus Komünist Partisi 12 Haziran 1924'te Türkistan'daki Komünist Partilerin taleplerini kabul ettiğini ayrı ayrı cumhuriyetler kurulacağını ilan etmiştir.

Alaş-Orda hükümeti ile merkezi hükümet arasındaki görüşmeler sonrası kurulan Kırgız Kazak İhtilal Komitesi Kirrevkom, Kazakistan'daki yönetim organı idi. Kirrevkom'un beş kazak, beş rus ya da gayri türk üyesi olmak üzere 10 üyesi vardı.

Komünistler Alaş-Orda yönetimi üyelerinin, Kazak zenginlerini ve eski köy ileri gelenlerinin seçmen listelerinden çıkarılması istedi. Ahmet Baytursun bunu şiddetle protesto etti. Ve bu gruplara seçim hakkını garanti eden önergeyi kabul ettirdi. Kirrevkom'un başkanı Pestkowski, bazı değişiklikler yaptı ve bu grupların siyasal haklarını kaldıran bir karar aldı. 1 Ocak 1919'daki yerel komünist konferansında iki taraf arasındaki savaş ortaya çıktı.

Baytursun ve Rus sosyal demokratı Sedelnikov, 1920'nin mart sonuna doğru Moskova'daki RKP'nin merkez komitesine başvurdular. Kazakistan, Başkurdistan ve Ortak Asya PArti örgülteri için ortak bir platform önerdiler. Kazak, BAşkurt ve Türkistan otonom cumhuriyetlerinin halklarının kendi kaderlerini kendilerinin taini için garanti istediler. Bunun yanında endüstriyel ve tarımsal politikalarla, gıda işlerinden ve halkın ihtiyaçlarını karşılamaktan sorumlu ekonomik kurulların kurulmasının gerekli olduğu talebini sundular.

Muhalefet güç kaybediyordu. Kazak halkının geleceğini düşünen Alaş-Orda liderleri daha dikkatli davranmaya başladılar. 

Kongre merkez komiteyi ve Halk Komiserleri şurasını seçerek Kırgız Otonom Cumhuriyeti Emekçilerinin Hakları Deklerasyonu altında bildiri yayınladı. Bu belge ile otonom üye olarak serbest ve müşterek olarak aileye girdiğini teyit ediyordu.

Kazak halklarının en önemli sorunlarından biri olan sömürgeleştirme sorunu kuramsal olarak halledilmişti.

Kazakistan'a rus köylü göçü yasaklanmıştı.

1925'te Orenburg'daki başken Akmeşit(Kızılorda)'ya taşınarak Orenburg ruslara verildi. Yeni başkentte yapılan ilk kongrede rusların hatası nedeniyle Kırgız cumhuriyeti olarak isimledirilen ülkenin adı Kazak Cumhuriyeti, Akmeşit'in adı da Kızılorda olarak değiştirildi.

1929'da başkent Alma-Ata oldu.

Dış İlişkiler

Sadece Orta Asya'da değil Avrasya'da önemli bir ülkedir.

21. yy'da Kazak Bozkır Diplomasisi frak giydi.

Birçok ülkede büyükelçilik ve konososluklar açıldı. 70'ten fazla devlet temsilcisi itimatnamelerini sundu.

Yüksek düzeydeki ziyaretler ilişkileri güçlendirdi.

Bağımsızlık ve egemenlik sonrası devlet sistemini kurma hedefi vardı. Bunun bir kolu da eksiksiz bir dış siyaste idaresi oluşturma idi.

2 Mart 1992'de BM üyesi olundu.  AGIT ve İslam Konferansı Örgütü'ne de üyedir.

Türkiye ile ortak fabrika ve üniversiteler kuruldu.

Türk şirketleri Almatı ve Astana'daki inşaatları yaptılar.

Türk ilim adamları da Kazakistan'la ilmi çalışmalar sürdürdüler.

Kazakistan'da Türk kanalları sürekli yayınlanmaya başladı.

Türkiye haricinde Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti ve Romanya ile de ilişkiler gelişti.

ABD, ülkenin kültür ve eğitim alanına büyük destek sağladı.

Bolaşak(Gelecek) programı ile yüksek okul öğrencileri ABD, Fransa ve Almanya'da eğitim imkanına kavuştu.